Ümit Kaftancıoğlu

YAZAR ÜMİT KAFTANCIOĞLU’NUN 1972 YILINDA SEVİNÇ ÇOKUM’A YAZDIĞI MEKTUP

Yazarın beni bağışlayacağını umarak, salt okuyucu açısından
(hoş, başka bir nitelikte olmadığımı da söylemek isterim.) birkaç satır yazmak istiyorum.Yazar Sait Faik düş dünyasına girmeğe çalışıyor, yaklaşıyor.
Bazı öykü ve satırlarında Sait Faik’i andırması bundan olmalı. Üstelik ele  aldığı olaylar, kişiler de Sait Faik yapısında.
Yazarın bu benzeyişi bence, bizce, kutlanmağa değer. Bu yolda çaba göstermesi gereklidir. Benzeşiden, yaklaşımdan kaçmamalıdır, ürkmemelidir.Yazarda soyut kavram ve düşsel açı geniş yer tutuyor. Gerçekten aldığı kişileri soyut bir yaşamın içine  sokuyor. Bunun sakıncası mı var, kazanç mıdır kestirmek zor. Benim açımdan çağın niteliği; kişilerin gerçekle ilişkili kalmalarıdır. Daha da ileri giderek denebilir ki, kişiyi gerçekten koparmak gereksiz.

Yazarda ağır basan yan  (özellikle yazarın kendisinin konuştuğu, betimleme vb.bölümlerinde) aralarda,  çokça soyutlama var. Bu tip öykünün okuyucu bulması zor. Belki soyutlama zordur,  her yazarın başarıyla yapacağı birşey değil, yalnız, ya son derece başarılı olmak var bu konuda, ya da gerçeğe yönelik olmak var.

Sevinç Hanımda bana kalırsa, uyanık, ince, görüp kavrayan, sonra insancıl yapısının içinde olayları, kişileri, acıları, mutlulukları.. yoğurup biçimlendirme çok iyi. Bu denli görüş daha iyi şeyler yazacağını, getireceğini muştuluyor bana. Duygusal yönün ağır basması bir yazarda, sanatçıda başarı yolunun açık, güçlü olduğunu kanıtlıyor.

Türkoloji denen, aslında Türkoloji değil “Araboloji” denen bir eğitim öğretim yapan kurumdan çıkışlı olması yazar arkadaşımızın başarısına gölge düşürmektedir. Dil konusu ulusumuzun en önemli konusudur. Bu cümlemiz, sözümüz duygusal değil, gerçektir. Bu sözümüzü kulaklarına küpe yapmalıdır bu arkadaş.” Elbise, red, esnaf, mesele, işaret, tekrar, hala…” çoktan bırakıldı.Eğer bunu kullananlar varsa onlar Türkolojidedir. Kuaför sözü ise hepten, kökten hata.. Ne hakkımız var bunu kullanmaya, Fransızcayı Türk diline sokmaya…(kökten hata…)

Zaman zaman arkadaşımızın gereksiz tümceleri var öykülerde: “ey gafil…” gibi. Bunlar eski fıkra-fabllerde çok geçer. Bunlara tutunmamak gerek. “gibi, ama” edat ve bağlaçlarına yer vermek, anlatım  kıtlığının belirtisi sayılmaktadır.Türkçe sözde bunların yeri yoktur. Atmalı; “adam dağ gibiydi” yerine “adam bir dağ…” biçimindeki açık cümleyi, daha etken
sayılan cümleyi kullanmalı.(Gibi) sözü ve benzeşiyi sınırlar, küçültür. Oysa kullanmazsak açık kalırsa söz-tümce güçlülük kazanır.

Son söz: Çok  küçük, aslında üstünde durulması benim için hastalık olan eksikler yanında öyle  sanıyorum ki yazınımıza bir kalem karışıyor. Sorumluluğunu bilmeli, tek bir sözü yazarken bile tartaç, ölçü kullanmalıdır arkadaşımız Kutlar yeni yeni  yapıtlarını,öykülerini beklerim…

Saygılarımla,teşekkürlerimle…

Ümit Kaftancıoğlu
Bu yazı Seçilmiş Mektuplar kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>