Deneme ve Anlatı

TEK KALAN FİNCAN

              Sevinç Çokum, öykü dilini elden bırakmayan yeni anlatılarıyla dünyayı daha insanca görmemize olanak sağlıyor. Çokum, Tek Kalan Fincan’da, hayatı, yaşanmışlıkları ve en çok İstanbul’u öyle naif bir kalemle anlatıyor ki yanı başınızda bir ağaç sürekli çiçek açıyormuş gibi hissediyorsunuz. Her eşyanın bir öyküsü olduğunu bir kez daha hatırlatıyor bize.

             Her fincan içinde sayısız öykü taşır. Kışlık-yazlık evler arasında, bazen bir yerden bir yere taşınırken onları belki eksiklerini fark ederek gazete kâğıtlarına sarıp taşımışızdır. Kardeşlerini kaybetmiş, başka bir tabağa eş olmuş fincan ve tabaklar gün gün birikir. Çatlağı var diye uğursuz sayılıp atılan, kırıldığında “Cana gelecek olan mala gelsin!” denilen, sayısız fincan ve tabak…

İSKELE GAZİNOSU

              Sevinç Çokum, İskele Gazinosu’yla bizi öncesi ve sonrasıyla 1960’ların İstanbul’una götürürken dönemin ruhunu, heyecan ve tutkularını nostaljik bir havayla değil de her defasında kendini yeni okumalara açan bir anlatıyla kaleme alıyor. Nicedir duymadığımız bir şarkının hikâyesini, çocukken izlediğimiz bir filmi ve oyuncularını ya da dönemin kendine özgün moda danslarını öyle bir incelikle anlatıyor ki satır aralarındaki hevese katılmadan edemiyoruz.

             Kimi zaman hepimizin evlerinin bir köşesinde duran radyoyla ya da sahnede söylenen nihavent makamında bir şarkıyla, kimi zaman da hepimizin aklında kalan bir film sahnesiyle seslenirken bizi sahici yaşantılara tanık etmeye davet ediyor.  Savruk fakat güzel günlerimizden geriye kalan bir sahil bekçisiydi İskele Gazinosu. Onun dans pistinde dolandığımız günler, çocukların çelenklerden çiçek söküp aldıkları düğünler hepsi sahneye konmuş gelgeç ömür parçalarıydı demek. Hepimiz o sahnede durmuş, rolümüzü oynamış, şarkımızı söylemiştik. Sonrası ayrılıklar işte…

                                                              KAYIP İSTANBUL ( HEVENK )

              Sevinç Çokum’un, kitaplaşmadan önce yer aldığı dergilerde büyük ilgi gören eski fotoğraflara dair öyküleri Hevenk – Kayıp İstanbul’da bir araya geliyor.  Çokum’un yer yer öyküleşen anlatısı, aynı zamanda kaynağını yazarın çocukluk yıllarının anı ve gözleme dayalı birikimlerinden alan bir belge niteliği taşıyor. Çokum, geçmişteki tahkiye ustalarının günümüzde yaşayan kuşağının temsilcisi olarak, eserine yaşadığı ve tanıdığı semtlerin, özellikle belli bir dönemin Beşiktaş’ının çizgilerini yansıtıyor. Şiirli bir anlatımla kayıp insanların ve kayıp değerlerin masalsı ve renkli dünyasını âdeta bir çiçek veya meyve hevengine dönüştürüyor.
             “Bazı akşamlar Firuzağa’dan Fındıklı’ya yürüye yürüye inip Kabataş’ta adalara su götüren yarı uykulu bir teknenin durup durduğu iskeleden istavrit avlayışımız, sonra gece on ikide eve dönüp bunları kızartışımız da yazılmağa değer. Çünkü iskele lambasının sudaki aydınlığına tav olan istavritlerin oltaya gelişiyle duyulan sürur başka bir şeydi. Fakat bendeki hayvan sevgisinin giderek yoğunlaşmasından dolayı şimdi aynı keyifle bir kova değil, bir tek balık tutabileceğimi sanmıyorum.”

         VAKTİNİ BEKLEYEN TOHUM

             Sevinç Çokum’un gündelik hayatımıza dair kısa denemelerinden oluşan Vaktini Bekleyen Tohum kimi zaman bizi, tebessüm eden sözcüklerle cümlelerinden taşırıp İstanbul’daki bir sokağın yataylığına açılan kapıya; Vatandaş Naci Bey’in umut ve bekleyişlerine; İstanbul mu, Edirne mi, nerde olduğu pek önemli olmayan bir yaz gecesine; ansızın beliriveren bir hatıraya; içine sığmadığımız, sığdığımızda da hep bir yerlerini eksik gördüğümüz evlere; Cumhuriyetin ilk günlerine ve tüm iyi niyetiyle günümüz sorunlarına sonra sanata, kitaplara,
aşka bırakıyor. Tabii yaşanmışlığın göstergesinde…
Ve evet sonbahar, ve evet İstanbul, ve evet en renkli günlerin yaşandığı yer, unutmayalım. Maşuklar Yokuşu yine öyle dik, yine öyle loş…
Acaba kimdi bu sevgililer, neden onların adını taşıyordu bu yokuş, hikâyesi neydi, hiç sormamıştık sahi! Bizim eve doğru giden yolun sonunu kalabalığı aralayıp görmek istedim. Orada bir yerde okul çantamla kendime rastlayacakmışım zannıyla…

                       GÜZELE BAKAN KARINCA

        “Güzele Bakan Karınca”, Sevinç Çokum’un 1990lı yıllarda kaleme aldığı gazete  yazılarından  seçilmiştir.  Çokum, bu yazılarında edebiyatla birlikte dil, tarih, sanat, gelenek ve görgüler, “İstanbul özlemi” eskinin terkibi ile yeniyi oluşturmak, insan, çocuk, hayvan sevgisi üzerinde yoğunlaşmıştır. Her zamanki incelikli üslubu ve şiirli diliyle……

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>