Ne çok istedim aşık olmayı
Ne çok istedim çocuk olmayı
Ne çok istedim küçük bir evim, bir bahçem olsun,
Bir köpeğim, bir de tavşanım…
Tavşanımın mavi pembe tüyleri, köpeğim bir de..
Kara olsun rengi bahtım gibi
Ne çok istedim abiler.. ne çok istedim aşık olmayı
Hiç utanmadan söylemeyi
Aşkın en çıkmaz, sabit boyalı kelimelerini..
Uzun, belden aşağı saçları olan,
Manolya gibi bir şey diyesim var.
Ama ben manolya görmedim ki abiler…
Manolya nerde bulunur hiç bilmem ki…
Ama bildiğim, hani şiirlerden, romanlardan bildiğim manolya.
Beyazın da beyazı bir çiçek…
Çıkmazlardan geliyorum ben çıkarlardan değil
En sapa olmazlardan.
En iğreti köprülerden…
Nayeti ben de insanım demeye bile yüzüm yok…
Çıkmazlardan geliyorum.
Bir sevdiğim, bir de özgürlüğüm..
Bu iki nimet… Daha ne olsun?
Bazen çocuk gibiyim uçuk ve beyaz…
Elimde hercai menekşeler aç.
Bazen yaşlı ve sapık, ellerim düğmelerimde
Nesli tükenmiş bir hayvan gibi inliyor,
Sürünüyorum yokuşlarda.
Arıyorum orda burda yarimi, radikal durumlardan ötürü.
Dekolte bir romanın sayfalarındayım mazuratım var. (Aysan’ın düzeltmesi: maruzatım)
Acılara mazur (maruz) kaldım, yanlızım yanlızım ben. (yalnızım)
Anlımdadır bakışların ve okların.. anlımdadır (alnımdadır) kurşunların…
Kaldırımlara yaydım her bir şeyimi ..
Ölene dek böyleyim.
Cıvata vida değilim ki değiştirileyim?
Gezginiyim gecelerin siyahtır rengim.
Petrol, nefti, mor, toprak rengi..
Taştır, asfalttır dostum, gelip geçen kaygan ışıklar…
Gecenin çalgıları, bağırtılar her telden
Geceye sıkılan mermiler serseri, başıboş…
Gezginiyim gecelerin.
Aşkımı göğsümde taşıyorum dörde katlı bir mendil..
Dörde katlı bir şiir… Bir çöp varilinin kıyısında
Genzimi yakan ekşimik kokuyu içime çekerek
Egzos dumanında tükenerek,
Kedi tırmığı geceleri üzerime örterek
Aşkımı göğsümde taşıyorum.
Kötü bir düş ertesi sevgilimin yokluğu ve uzaklığı
Asfalta yazıyorum bu sevdayı, uzayıp gitsin boylu boyunca
Dolaşsın tekmil illeri, köyleri
Asfalta yazıyorum.
Saçlarını tarıyorum gecenin, yakasını ilikliyorum her bir köşenin
Sayıyorum tek tek pencereleri, kapıları, ölüleri sayıyorum
Aşkları bir de.
Gelip geçiyorum yıldız sağnağı gibi halkımın gözlerinden,
Ayrılıklara destan
Sana şarkı
Halkıma bir uzun hava…
Bir şeyler bırakıyorum
Hiçbir şey olmasa da aşkımın ve özgürlüğümün dışında…
Sokak Çocuğu Sonsuz 2
Kağşadım ben abiler
Güneş erken vurdu tenime. Don vurdu zamansız.
Döktüm herbir çiçeğimi, İstanbul’un ibne sokaklarında
Saf ve cengâver yanım kalmadı.
Satır vurulmuş kanatlarıma bir kez
Bacaklarından tutulup tersine tersine
Halk pazarlarında dolaştırılan
Tavuklar gibi henüz diriyken.
Mangallara hazırlandım, aşüfte ellerde bir zaman
Na’yeti ben de insandım
Ben de insandım abiler…
Sevinç Çokum
(Tren Burdan Geçmiyor Romanından ……)